KRİZİN EN BÜYÜK SORUMLUSU ERDOĞAN İKTİDARIDIR!

21.3.2022

KRİZİN EN BÜYÜK SORUMLUSU ERDOĞAN İKTİDARIDIR!

Genel Başkan Yardımcımız Cafer Güneş basın açıklamasında gündem hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Değerli Arkadaşlar, Kıymetli Basın Mensupları
 
Hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum…
 
Uzun zamandır, ülkemizin en önemli gündemini ekonomi oluşturuyor. 
 
Faturalarını nasıl ödeyeceğini bilmeyen esnafın, fazla yağ gerektirmeyen yemek tarifleri araştırmaya başlayan ev kadınlarının, çocuğunun beslenme çantasına kuru ekmek koyan annelerin, para harcamamak için dışarı çıkmaktan çekinen gençlerimizin, torununa istediğini alamayan, evine uzun zamandır et girmeyen emeklilerimizin hatta ilkokula giden küçücük yavrularımızın gündeminde bile ekonomi var, geçim derdi var.
 
Herkesin gündeminde ekonomi ve hayat pahalılığı var. Marketlerde, pazarlarda gezmek luna parktaki korku tünelinde gezmeye benziyor artık! Fiyatlar durdurulamıyor. 
 
Şüphesiz ki, temel nedeninin iktidarının kötü yönetimi olduğu bu girdapta, hayat pahalılığının pek çok dolaylı sebebi olabilir. 
 
Fiyat artışlarında rol oynayan en temel faktörlerden birisi lojistik maliyetlerinin artmasıdır. Başka bir deyişle akaryakıt fiyatlarındaki artış, vatandaşın karşısına zamlı ürünler olarak çıkmaktadır. 
 
Şansı çoğu zaman yaver gittiği için sorumluluğu başka odaklara ve olaylara yükleme nimetine sahip iktidar 20 lirayı bulan akaryakıt fiyatları için de Rusya-Ukrayna gerginliğini öne sürüyor. Oysa akaryakıttaki artışın nedeni büyük oranda iktidarın uyguladığı rekabetçi kur politikasıdır, iktidarın kendisidir. 
 
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki benzin fiyatları, brent petrole bağlı olduğu kadar döviz kuruna da bağlıdır. Arabamıza yakıt olarak aldığımız benzinin fiyatına, çeşitli maliyetler ekleniyor.
 
Ülkemizin Akdeniz borsasından aldığı akaryakıt Merkez Bankasının belirlediği kur üzerinden alınıyor. Bunun üzerine ÖTV ve EPDK payı ekleniyor ve rafineri satış fiyatı ortaya çıkmış oluyor. Son olarak dağıtıcının kar marjı, lojistik, depo gibi maliyetler eklenerek fiyat son halini almış oluyor. 
 
Gördüğümüz gibi burada en temel maliyeti, alış fiyatında geçerli olan kur oluşturuyor.
 
İktidarın yanlış politikasının akaryakıta nasıl yansıdığını görmek için brent petrol fiyatları ile benzin fiyatlarını karşılaştırmak yeterli olacaktır.
 
 
 
Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişiminin ardından Brent petrolün varil fiyatı yüzde 33 yükseldi. Bugün itibarıyla varil fiyatı 107 dolar civarında seyrederken benzinin litre satış fiyatı 20 lira civarındadır.
 
Brent petrol son 1 yılda yüzde 79 yükselirken benzinin satış fiyatı ise yüzde 187 yükseldi. 
 
İşte aradaki bu fark, eşel mobil sisteminin sona ermesi ve Türk Lirasının son 1 yılda yaşanan yüzde 102'lik değer kaybından kaynaklanıyor..
 
Bu farkı daha iyi anlamak için bir örnek verecek olursak; Brent petrol 2014 yılında 111 dolar seviyesindeyken doları kuru 2.11 TL olduğu için benzinin litresi 5.05 liradan satılıyordu.
 
 Petrolün 141 dolarla rekor kırdığı 2008'de dahi Dolar kuru 1.25 TL olduğu için benzinin litre fiyatı 3.61 liraydı. Yani Brent petrol fiyatı 2008'de bugünkü fiyatın yüzde 27 üzerindeyken benzinin pompa fiyatı yüzde 80 daha ucuzdu.
 
Başka bir deyişle; akaryakıtta brent petrol fiyatları 2014 yılındaki seviyesinde olduğu halde benzinin satış fiyatında 15 liralık fark meydana gelmiştir. Bu farkı ortaya çıkaran şey, Türk Lirası’nın dolar karşısındaki değer kaybıdır.
 
Peki Türk Lirası’nı dolar karşısında kim bu hale getirdi? Uzun zaman önce “Para bir ülkenin itibarıdır” diyen ama bugün geldiği noktada Türk Lirası’nın değerini bile isteye düşürerek ülkemizi “ucuz iş gücü” cennetine çevirmek isteyen Ak Parti iktidarından başkası değildir.
 
Eğer milletimiz bir depo benzine asgari ücretin 4’te 1’i kadar fiyat ödüyorsa, bunun en büyük sorumlusu Erdoğan İktidarıdır. 
 
Yeni Ekonomi Modeli İşe Yaramadı, Yeni Seçim Kanunu da Yaramayacak
 
Değerli Basın Mensupları, 
 
Az önce ifade ettiğim gibi herkesin gündeminde ekonomi var, geçim derdi var.
 
Çünkü hükümetin gündeminde ekonomi yok. Hükümetin gündeminde seçimi nasıl kazanacağı, kendi ikbalini nasıl kurtaracağı, muhalefeti nasıl baskılayacağı ve şimdiye kadar devlet imkanlarıyla kazandıklarını kaybetme endişesi var.
 
Erdoğan iktidarının gündeminde Türkiye değil sadece kendisi var, sadece iktidarı var. 
 
Ekonomiyi yoluna koyamayan, halkın deyim yerindeyse altında ezildiği hayat pahalılığına çare bulamayan AK Parti ve ortakları, milletin gönlünü kazanarak başarıya ulaşamayacaklarını gördükleri için şimdi yeni planları devreye koyarak seçim kazanmaya çalışıyorlar. 
 
Yeni Seçim kanununu, çok değil daha 4 yıl önce kendi getirdikleri seçim kanunu üzerinden anlatan Cumhurbaşkanı, bu yeni tasarıyla demokrasinin işlevsel hale geleceğini, antidemokratik hamlelerin önünün kesileceğini söylüyor. Ak Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın getirdiği seçim kanunu eleştirerek hangi maksadı taşımaktadır, bunu merak ediyoruz doğrusu!
 
Yeni Seçim Kanunu, milletimiz için değil kendileri için bir hayat memat meselesi haline getirdikleri seçimleri kazanmak isteyen iktidar ve ortaklarının korku ve endişelerinin dışa vurumundan başka bir şey değildir değerli arkadaşlar. 
 
Yeni seçim kanunu aynı zamanda iktidar ve ortaklarının, seçimi kazanmak için türlü desiselere başvurabileceklerinin de bir işareti olarak görülmelidir. Millete bir çıkış yolu gösteremeyen Erdoğan iktidarı, demokrasinin ve siyasetin yolunu tıkayarak milleti sandıktan uzaklaştırmanın, siyasi partileri ve siyasi baskı altında tutmanın hesabını yapmaktadır. 
 
Görünen o ki, iktidar seçime yaklaştıkça oyunu daha da sertleştirecek, siyaseti çözümsüzlüğe itmek, muhalefeti baskılamak için yeni planları devreye koymaktan çekinmeyecektir. (Bazı siyasi partilerin kapatılması, bazı siyasilerin göz altına alınması, çeşitli yasaklar, OHAL benzeri uygulamalar vs)
 
Biz, oynanmak istenen oyunun farkındayız. İktidar, kendi ikbalinin derdine düşse de biz milletimizin derdini taşıyarak, milletimiz için yürümeye devam edeceğiz. 
 
Saadet Partisi bu yürüyüşün bir parçasıdır ve en güçlü adımların sahibidir. Bugüne kadar aynı amaç uğruna attığımız adımları bugünde benzer ideallerle tekrarlıyoruz. 
 
Son olarak şunu da Sayın Erdoğan’a hatırlatmakta fayda görüyorum; Saadet Partisi seçmeni ve Milli Görüş tabanı, iktidarın küçük hesaplarına ortak olmayacak kadar bilinç sahibi ve öngörülüdür.